IQNA

Lütfi Doğan:

İslam dininin en büyük düşmanlarından biri cehalet ve bilgisizliktir

14:54 - June 01, 2020
Haber kodu: 3469805
Eski Türkiye Diyanet İşleri Başkanı, "İslam dininin en büyük düşmanlarından biri cehalet ve bilgisizliktir. İkincisi, hidayetten nasibi olmayan kimselerin 'İslam'ı nasıl çürütürüz?' şeklinde teşebbüsleridir. Bunu hiçbir zaman unutmayalım." dedi.

AA'nın haberine göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin onuncu Diyanet İşleri Başkanı, ilim ve siyaset adamı Lütfi Doğan, Ankara Keçiören'deki İslami İlimleri Araştırma ve Yayma Vakfında (İSİLAY) talebe yetiştirme çalışmalarını sürdürüyor.

Kurucusu olduğu vakıfta eğitim faaliyetlerini yürüten Doğan, ilmi ve siyasi hayatı boyunca gönül insanlığı, nezaketi ve beyefendi kişiliğiyle önemli bir duruşu temsil etti.

Gümüşhane'nin Köse ilçesinin Salyazı köyünde 1930'da dünyaya gelen Doğan, babası Mehmet Fehmi Efendi'den Kur'an-ı Kerim okumayı öğrendi ve 1942'de dayısı Kurra Hafız Fevzi Efendi'de hıfzını tamamladı.

Dönemin önemli ilim adamlarının tedrisinde tecvid, kıraat ve Arapça gibi dini ilimleri tahsil edip icazet alan Doğan, ilk, ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirdi.

Askerlik dönüşü Gümüşhane'nin merkez ilçesinin Özcan Mahallesi'nde imam hatip olarak göreve başlayan Doğan, 1954'te Diyanet İşleri Başkanlığının açtığı müftülük imtihanını kazanarak muhtelif şehirlerde müftülük, müftü yardımcılığı ve vaizlik yaptı.

Ankara'daki görevi sırasında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden 1965'te birincilikle mezun olan Doğan, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi iken Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına tayin edildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı vazifesine 15 Ocak 1968'te vekaleten atanan Doğan, bu görevini 25 Ağustos 1972'ye kadar yürüttü.

Daha sonra Milli Görüş hareketinin kurucu lideri ve eski başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın daveti üzerine siyasete giren Doğan, Milli Selamet Partisinden (MSP) 1973-1980 arasında 2 dönem Erzurum Senatörü olarak görev yaptı.

1980 askeri darbesi döneminde Kirazlıdere Tutukevi'nde 8 ay tutuklu kalan Doğan, 1991'den itibaren 3 dönem Gümüşhane Milletvekili olarak TBMM'de yer aldı.

Bir kısım arkadaşıyla 1987'de İSİLAY'ı kuran Doğan, Arapça, Farsça ve Fransızca biliyor. Mütevelli Heyeti Başkanı olduğu vakfın Keçiören ve Balgat'taki müesseselerinde, ilerleyen yaşına rağmen eğitim faaliyetlerine devam eden 90 yaşındaki Doğan, "Türkiye'nin Yaşayan İlim Hazineleri" haber dosyası kapsamında hayat hikayesi, ilmi çalışmaları, siyasi hayatında tanık olduğu önemli olaylar, İslam dünyasında son dönemde varlık gösteren "şiddet" ve "terör" eğilimli akımlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Mübarek ramazan-ı şerif ayı sona erdi lakin bu yıl farklı bir ramazan yaşadık. Koronavirüs salgını nedeniyle Müslümanların çoğunlukla zamanlarını evde geçirdiği bugünler için tavsiyelerinizi ve hislerinizi öğrenebilir miyiz?"

Ramazan-ı şerifte salgın hastalıkla karşılaştık. Tabii ramazan-ı şerif bu sıkıntılı durumun devam ettiği bir sırada geldi. Ancak böyle bir afetle sadece İslam alemi değil bütün insanlık karşı karşıya kaldı. Şimdi bana öyle geliyor ki bu salgın sadece bize değil, bütün insanlığa Cenabıhak'ın bir uyarma haberidir. Rabb'im bizi afetsin. Koronavirüsten şöyle ders almamız lazım geliyor, Müslümanlar olarak elimizden geldiği kadar Allah'ın emrine uyarak tehlikelerden sakınmamız gerekiyor. Bunun bizim bir görevimiz, üzerimize bir farz, bir borç olduğunu bilelim. Rabb'imiz bu belayı, bu sıkıntıyı sadece Müslümanların değil bütün insanlığın üzerinden kaldırsın ama bilelim ki bu bir uyarıdır. Daima tedbirli, temkinli olarak yaşamaya ve hareket etmeye mecbur olduğumuzu bilelim, bu bizim insanlık görevimizdir. Allah Teala da bize böyle emretmiştir. Tedbir neyse onu almakla yükümlü olduğumuzu da bileceğiz.

İslam dininin en büyük düşmanlarından biri cehalet ve bilgisizliktir

Alemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed'in dininin bugün terörle yan yana anılıyor olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? İslam terör, tedhiş ve tekfir hareketlerini caiz görür mü? İslam'ın tüm insanlığın hidayetini hedefleyen bir din olduğunu, Hazreti Muhammed'in alemlere rahmet olarak gönderildiğiniz dünyaya nasıl anlatırız?

İslam dininin en büyük düşmanlarından biri cehalet ve bilgisizliktir. İkincisi, İslam'ı bilip İslam'a düşman olan, hidayetten nasibi olmayan kimselerin İslamiyet'i öğrendikleri halde 'İslam'ı nasıl çürütürüz?' şeklinde teşebbüsleridir. Bunu hiçbir zaman unutmayalım. İnsanın da insanlığın da düşmanı olan kimselerin, bu çirkin ve yıkıcı davranışlarını daima tedbiri olarak hatırımızda tutmamız lazımdır. Ama şunu bilelim ki Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Allah Teala hazretlerinin sadece İslam alemine değil bütün insanlığa bir ilahi ikramı, bir lütfudur.

İslam; barış, iyilik, kardeşlik, insanın değerini insanlığa bildiren yüce bir dindir. Dinimizdeki görevler de bizi tertemiz bir hayat yaşamak, insanlığın bütününün iyiliğini düşünmek, insanlığa iyilik dileğinde bulunmak ve sulh içinde yaşamak için vardır. Ancak şunu da bilmemiz lazım, İslam'a düşmanlık yapanlara karşı yeri geldiğinde cihat görevimizi de unutmamamız lazım. Yani cehalete karşı, cehaleti gidermeye, cehaleti bertaraf etmeye çalışacağız. Cehaleti ne ile bertaraf edeceğiz? Gerçek ilimle... 'İki kere iki dört eder.', bu nasıl kesin bilgiyse, aklıselimle hemen onun, hakikatin kendisi olduğunu kavrıyorsak İslamiyet de böyledir. Bunu kavradığımız, bildiğimiz, yaşadığımız takdirde, güzel yaşayışımızla, temiz yaşayışımızla, kardeşliğimizle, İslam'ın dışında olanlar, İslamiyet'in manevi bir güneş, gecesi ile gündüzünün aydınlığının eşit olduğunu bilen düşmanlar da takdir ederler.

Burada şunu söyleyelim; terör vesaire İslam düşmanları tarafından icat edildi, Müslümanları huzursuz etmek için çıkarıldı. İslam düşmanlarının kandırabildikleri o teröristler, bu ülkede çıkıyor ki bunları dış güçler, şer güçler kandırıyor. Yoksa ana-baba Müslüman, İslamiyet'i seviyor. Müminlerin hepsi birbirlerinin kardeşidir. Müslümanlar şu gerçeğe aşinalık durumundadırlar ki bütün insanlar ya dinde kardeşimizdir yahut yaratılışta bir eşimizdir. Dinde kardeşimiz olan bizim gibi her türlü haklarına sahiptir. Yaratılışta bir eşimiz olan insanları da insan olarak düşünür, onların hakkına, hukukuna Allah'ın emrine uygun saygıyı gösteririz, yeter ki İslam'a ve insanlığa zarar vermesinler. Konu bundan ibarettir.

İslamiyet şunu öğretiyor, bütün insanlar doğduğunda İslam fıtratı üzerine doğarlar. Bir yönüyle 24 ayar altın gibidir ama sonradan ana baba veya çevre veya İslam düşmanları fırsat bulduğunda insanı, İslam'dan mahrum bırakıyor. Tabii burada da Müslümanların çok uyanık olmaları lazım. Beşikten mezara kadar faydalı bilgiyi tahsil edip kardeşçe Kur'an'ın emrine göre yaşayıp insanlığa faydalı olma prensibimizi hayatımız boyunca sürdürmeliyiz.

Etiketler: müslüman ، lütfi doğan ، islam ، cehalet
captcha